26 Mart 2024 Salı

The Mourning of Nature and Humanity

The Mourning of Nature and Humanity Fırat Bingöl, Havin-Al Sindy, Dr. Olesya Chayka/Maryna Markova, Mehmet Ali Boran, Muhammed Kaya, Rezzan Gümgüm, Rojda Tugrul, Wirya Budaghi, Vooria Aria. Wie gehen die KünstlerInnen dieser Ausstellung mit Um- weltverantwortung in ihren auf Ökologie basierenden Kunstpraktiken um? Wie können Bedenken hinsichtlich Nachhaltigkeit und ökologischer Probleme in den the- oretischen und praktischen Aspekten der Kunst adres- siert werden? Darüber hinaus werden Ansätze zur Natur und Ökologie in der zeitgenössischen Kunst diskutiert. Die Ausstellung konzentriert sich auf die Arbeit der eingeladenen KünstlerInnen, die Werke in verschiede- nen Disziplinen produzieren, die eine direkte Botschaft über Umweltprobleme vermitteln und uns einladen, über Nachhaltigkeit nachzudenken. How do the artists showcased in this exhibition integ- rate environmental responsibility into their art practices centered on ecology? How can concerns regarding sustainability and ecological issues be effectively incor- porated into both the theoretical and practical dimen- sions of art? Furthermore, the discussion will delve into contemporary art‘s approaches to nature and ecology, with a primary focus on the works of the invited artists spanning various disciplines. These artists convey direct messages concerning environmental issues or provoke contemplation on sustainability through their creative endeavors.

9 Ocak 2024 Salı

31 Ekim 2022 Pazartesi

“Akışın Tanığı”

“Akışın Tanığı” Politik, ekonomik, kültürel ve ekolojik yıkımın yarattığı parçalanmış bir dünyada, doğa ve öznenin tüketilip yeniden inşa edildiği bir çağda “Sanat”, insanın, dünya üzerindeki yerinin yerinden edilmesine karşı sözünü hafızaya alıyor. Günümüz sanatı, bir bilgi üretim ve paylaşım alanı olarak işlev görüyor. Aynı zamanda etkili bir enerji aktarıcı olan sanat, bu işlevleriyle kültürümüzü oluşturan spritüal akışın yanı sıra entelektüel akışı da ileten bir araca dönüşüyor. 1902 yılında inşa edilmiş olan Cendere Su Pompa İstasyonu’nun hem mimarisi hem de tarihsel belleği geleceğin sanatına dair bir evren oluşturabilir... Çünkü tıpkı “Su” gibi sanat da yaşamın kaynağı, canlılığın ve varoluşun temeli, iyileşmenin ve arınmanın aracıdır. İçinde barındırdıkları ve gizledikleriyle, görünür ve görünmez titreşimleriyle dalgalanan düşünce, hayal gücü, yaratıcılık formları ve bunun yansımalarıdır. Suyun sonsuz akışı, mitolojide, kültlerde, teolojide, felsefede, edebiyatta ve sanatta güçlü bir alegori olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde iktidarın, savaşın, göçün ve ekolojik yıkımın neden olduğu tahribatı da çağrıştıran bu kavram, doğanın dinamizmi ile birlikte kültürün kalıcı değişimini de ifade ediyor. Su, insanlığa olduğu kadar doğaya da yön veriyor. Bu nedenle suyun akışı, çağlar boyunca dünyamızdaki sürekli değişim durumunu tanımlayan bir metafor olarak ortaya çıkıyor. Günümüz sanatçıları da suya, gerçekçi, mesafeli, eleştirel, düşsel ya da şiirsel olarak imgeleri aracılığıyla yerleşiyor. Günümüzde hayatın akışına tanıklık etmek çok fazla dikkat gerektiren ve hatta dikkat dağıtıcı bir eylem olarak karşımızda duruyor. Bilgi akışı, hatıraların akışı, zamanın akışı, trafik akışı, ticaret akışı, enerji akışı ve sorumluluklarımızın akışı içinde bireyler kendilerini bu baloncuklar içinde ve sanki güçlü bir su akıntısı tarafından taşınıyormuş gibi yüzer gezerken bulabiliyor. Çoğu sanatçı, bir sanat eseri yaratma sürecinde bir fark yaratmak üzere enerji dolu bir odaklanma, kendini tam anlamıyla verme ve keyif duygusuna dalmış bir süreç içinde bir akış haline girer. Bu aynı zamanda “başka bir yerde oluş” olarak da bilinir. Acaba akışa tanıklık ederek neler keşfedebiliriz? Endişeler, kederli düşünceler ve üzgün hayal kırıklıkları olmadan zamanda akıyormuş gibi hissettiğimiz o değerli küçücük anlar nelerden oluşuyor? Yaşlı ve bilge bir çınar, manzara resimlerine odaklanan bir yapay zekâ veya Boğaz'ın minik bir deniz organizması gibi insan olmayan varlıklarla farklı bakış açıları ve çeşitli yaşam akışlarına tanıklık etmenin yollarını öğrenebilir ve unutabilir miyiz? Aynı anda hem kök salmak hem suyun akışına kapılıp köksüzlüğe yol almak mümkün müdür? Merkezsiz, akışkan ve ortak bir dünya yaratabilir miyiz? “Akışın Tanığı” başlığındaki sergi, sanatçıların fiziksel, bilişsel ya da düşsel mekanları kendilerine ait kılma girişimini, mesken olarak suya yerleşen imgeler aracılığıyla açığa çıkarmayı hedefliyor. “Akışın Tanığı” ifadesi hem güncel sanatın hem de günümüz yaşamının gözden geçirilmesinde bir referans işlevinde kullanılıyor. Serginin sanatçıları, toplumumuzu şekillendiren akıntının gücünü eleştirel bir biçimde ortaya koyuyor. Bu güçlü akıntı, pervanelerden akıp giderken aynı zamanda yaşadığımız mega şehrin sokaklarına karışıyor. “Akışın Tanığı” sergisi, birlikte var olabileceğimiz, deneyimleyebileceğimiz, öğrenebileceğimiz ve akış deneyimini hatırlayabileceğimiz bir çağrı. İstanbul'daki kentsel değişimin şiirsel, mimari, tekno-bilimsel, mitolojik, politik, ekolojik ve felsefi yönlerine odaklanan davetli sanatçılar ve araştırmacılar, yaşamı belki de daha mutlu, güçlü ve anlamlı kılmak için geçici bir özerk bölge yaratıyor. Derya Yücel, Ebru Yetişin, Marcus Graf Elçin Acun,Uğur Cinel,Yasemin Özcan,Çağrı Saray,Volkan Aslan,Pınar Öğrenci,Burçak Bingöl,İrem Tok,Gözde Mimiko Türkkan,Onur Mansız,Gülçin Aksoy,Fırat Bingöl,Elmas Deniz,Dilara Akay,Gizem Renklidağ,Silvia Bener,Genco Gülan,Alper Aydın,Ebru Döşekçi,Gülhatun Yıldırım

10 Eylül 2022 Cumartesi

Loading Contemporary İstanbul,da 17. edisyonu

Loading bu sene Contemporary İstanbul 17. edisyonunda arşivinden bir seçki ile İstanbul’daki takipçileriyle buluşmaktan memnuniyet duyar. Sanatçılar: Sedat Akdoğan, Ateş Alpar, Newroz Azizoğlu, Fırat Bingöl, Murat Bingöl, Dilan Bozyel, Fatma Çelik, Feyzi Çelikten, Şahin Çelikten, Sipan Dündar, Aşkın Ercan, Hayri Esmer, Siya Fatih Gürbüz, Özgül Kahraman, Erdoğan Kaplan, Yonca Karakaş, Leyla Keskin, Kadri Kurt, Zülküf Mavlay, Uğur Orhan, Mehmet Öğüt, Nadan Özcan, Bedran Tekin, Abdo Yalçınkaya, Mehmet Yazıgan, Tersane İstanbul Stand No:T8-17

28 Mayıs 2022 Cumartesi

“VINCENT VAN GOGH İLE ZEYTİN AĞACININ GÖLGESİNDE”



 55X70 kağıt üzerine mürekkep kalem. 2022 Fırat Bingöl


“VINCENT VAN GOGH İLE ZEYTİN AĞACININ GÖLGESİNDE”                            

 24 Mayıs - 25 Haziran   Açılış: 24 Mayıs (Salı), Saat: 17.00   Küçükçekmece Belediyesi Atakent Kültür ve Sanat Merkezi       

VINCENT VAN GOGH İLE BİRLİKTE ZEYTİN AĞAÇLARI GÖLGESİNDE;   Orhan ALKAYA Seren Ceren ASYALI Elif AYDEMİR Nazan AZERİ Fırat BİNGÖL Pınar BORA Burçin ERDİ Serhat GÖKÇAYLAR Deniz GÖKDUMAN Devabil KARA Serdal KESGİN Gülen KESOVA Hasan Hüseyin NAS Tülin ONAT Deniz PİRECİ Şevket SÖNMEZ Melihat TÜZÜN  


 “Herkese aidim ve kimseye ait değilim, siz gelmeden öncede buradaydım, siz gittikten sonrada burada olacağım.” Homeros   Küçükçekmece Belediyesi, Uluslararası Masal Festivali kapsamında önemli bir projeye imza atıyor. Ana teması “ağaç” olarak belirlenen masal festivali kapsamında zeytin ağaçlarının yağmalanması üzerine “zeytin ağaçları” başlıklı özel bir sergi projesi hazırladı.


Hiçbir ağaç, insanlık tarihinde zeytin ağacı kadar kutsal kabul edilmemiş ve üstüne bu kadar efsane yaratılmamıştır. Mitolojilerde zeytin ağacı, zeytin ve zeytinyağına dair çok sayıda hikaye anlatılır. Bütün kutsal kitaplar zeytin ağacının bolluğu, adaleti temsil etmesini, sağlığın, refahın, bilgeliğin, aklın ve barışmanın sembolü olduğuna değinir ve insanlık için zeytinin önemini vurgular “İncire ve Zeytine ant olsun” diye başlar Kur’an’da Tin Suresi. 

Modern sanatın en büyük isimlerinden Vincent van Gogh doğayla barışık biriydi. Tarlaları, ağaçları, köylüleri sıklıkla resmetti. Ama en çok zeytin ağaçlarıydı tuvaline aktardıkları. 

“Efsaneye göre Havva ile birlikte yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulan Adem, Tanrı’dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını diler. Oğlu Şit’i cennet bahçesine gitmesi için görevlendirir. Cennet bahçesinin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine ona üç tohum verir. Melek, bu tohumları babası Adem öldüğünde onu toprağa gömmeden ağzına yerleştirilmesi gerektiğini söyler. Adem kısa süre sonra ölünce, Hebron Vadisi’ne gömülürken ağzına bu üç tohum konulur ve gömüldüğü yerde üç ağaç yeşerir; zeytin, sedir ve servi. Bu ağaçlar Tanrı ve insan arasında barışı sağlamıştır.”
 
Van Gogh’un intihar etmeden kısa bir süre önce çalışmış olduğu 15 adet zeytin ağacı yapıtını günümüz çağdaş sanatçıları yorumladılar.


https://www.istanbultimes.com.tr/kucukcekmecevincent-van-gogh-ile-birlikte-zeytin-agaclari-golgesinde-aksmde-h52746.html 



13 Kasım 2021 Cumartesi

Istanbul Codex collection of Imago Mundi on show @ COD Tirana from today until December 31, 2021

 



DIFFERENCES, REFERENCES, CONNECTIONS: THE 10X12 CM WORKS OF OVER 3000 ARTISTS IN AN EXHIBITION THAT AIMS TO TEAR DOWN WALLS AND UNITE VISIONS ALONG THE PARALLEL 42 NORTH.

A figurative tour around the world, along the parallel 42 north: this is the journey offered by “Parallel 42 – A Circle of Humanity“, the new exhibition from the Imago Mundi Foundation that has accepted the invitation of COD, The Center for Openness and Dialogue, housed in the prestigious seat of the Council of Ministers, in Tirana, Albania (11th November – 31st December 2021).

The idea for this exhibition was rooted in the global pandemic, a terrible and unexpected moment in time that led us to discover a shared destiny and a common awareness. As the arduous return to normality is underway, simmering, ever-latent questions resurface: the age of walls that had appeared behind us is forcefully returning to the scene and we are witnessing the construction of fences and barriers, many of which, in fact, in the countries intersected by the parallel 42. The exhibition extends an invitation to tear down these walls, both real and ideological, and recognize in their place a shared direction, that common thread that moves unseen and brings us closer.

This exhibition, which will be accompanied by a calendar of meetings with curators and artists, thus traces a circular path composed of humanity: men and women who figuratively embrace, shake hands and form a chain, or rather a mosaic, just like the works of the Imago Mundi Collection, symbolic pieces in the grandiose mosaic of the Art of Humanity.


https://fondazioneimagomundi.org/en/agenda/parallel-42-a-circle-of-humanity-2/


https://imagomundicollection.org/

8 Nisan 2020 Çarşamba

İzler/ Traces










izler
Bazı retorikler bizi geçmişin ya da geleceğin idealist imgelerine çağırır ve bütün toplumu bunlarla şekillendirmeye çalışır. Bu geriye ya da ileriye dönük teleolojik retorik, nefreti kullanarak, bir tür kültürel hegemonya yaratmaktadır. İktidarlar, sadece yasal yaptırımlar ve caydırma politikalarıyla çalışmaz, aynı zamanda, “görsel algımızı” ve “eşit görsel estetik haz” alma hakkımıza engel olurlar. Bunu etrafımızdaki manzaranın gasp edildiği görüntülerde görebiliriz.
İzler, bir sanatçının yaşamında maruz kalığı siyasal, toplumsal ve kültürel baskılar bağlamında, dilde kentte, tarih/zamanda ve bellekte kalan izleri görünür kılmaya çalışıyor. Kültürel hegemonyanın ağır yükü altında kültürel peyzajın yaşamdaki önemi bu şekilde ortaya çıkabilir.  Sergide yer alan çalışmalar “iz” kavramı üzerinden yeni bakış açıları önermektedir. Dijital imajların hızlı akışı altında, çalışmalar, “sanatın gücünü” anımsatıyorlar. O halde serginin temel sorusunu söyleyebiliriz: Kültürel hegemonyayı nasıl ifşa etmek ve sorunsallaştırmak mümkün olabilir ve bu nasıl görünür kılınabilir?  

traces
Some rhetorics call us to the idealistic images of the past or future and they try to shape the whole society with these. This teleological rhetoric that is prospective or retrospective creates a kind of cultural hegemony by using hatred. Ruling parties do not just use the legal sanctions and deterrence policies, but also, they entrench upon our “visual perception” and “equal right for aesthetic pleasure”. We see it in the images that landscape has been extorted.        
“Traces” are trying to be visible the traces on the language, city, history/time and memory within the context of political, social and cultural pressures that an artist has been exposed to. In this case, the importance of cultural landscape in life can show up under the heavy burden of cultural hegemony. The works in the exhibition offer new perspectives from the term “trace”. They remind the power of art under the rapid flow of digital images. Then, we can tell the main question of the exhibition: How can be possible to reveal the cultural hegemony and problematise it and how can this make visible?      

SANATÇILAR        
Ezgi Yakın
Fırat Bingöl
Krassimir Terziev
Mustafa Avcı
Yiğit Abik