16 Ekim 2012 Salı

"DÜŞ YA DA GERÇEK" ŞAH - I MARAN






DÜŞ YA DA GERÇEK
“ŞAH-I MARAN”


Küratör: Erkan DOĞANAY

20 Ekim – 10 Aralık 2012
AÇILIŞ: 20 Ekim 2012 Cumartesi, Saat: 19.30
YER: CKSM (Cennet Kültür ve Sanat Merkezi Sergi Salonu)

"Her kim bu Şahmeran duasını okusa veya yanında götürse bin türlü derde dermandır."
Haza Şerhi Şahmaran

Doğu ve batı kaynaklı birçok efsane, edebi eser, halk sanatı ve günümüz çağdaş sanat eserlerinde “Şahmaran” imgesi kültürel, dini ve arketipsel bir anlamla yüklüdür. Binbir Gece Masalları’nda “Yılanların Kraliçesi Yemliha’nın Hikayesi” olarak bilinen ve Anadolu’nun farklı bölgelerinde değişik anlatım biçimleri olan Şahmeran hikayesi, aslında Mezopotamya kültürlerinin ortak bir motifidir. Bu masal, bazı ülkede incelendiği gibi Türkiye’de de pek çok sanatçı tarafından defalarca ele alınmıştır.
Evrensel bir anlatı olan Şahmaran, ihaneti, bilgeliği, iyilik ve kötülüğü temsil eder. Hint coğrafyasından İran’a ve oradan Anadolu’ya, Kafkasya ve Batı’ya aktarılmış, çeşitli varyantları oluşmuş evrensel bir hikayedir. Doğu’da yılan kadın, Batı’da göz göze geldiklerini taşa çeviren saçları yılan adam Medusa; şimdi yarı hayvan yarı insan yaratıkları sembolize eden en önemli motif Şahmaran, görsel anlatı diliyle aktarılıyor. Anadolu Halk Sanatının başlıca figürlerinden olan Şahmaran, cam altı boyama örnekleri, kumaş boyamaları, ahşap üzerine çeşitli gündelik ya da çeyizlik ev eşyaları üzerine oldukça sık işlenmiştir. Anadolu’da yatak odalarına, salonlara asılan Şahmaran resimleri bolluk, bereket sembolü olarak baş tacı edilmiş… Çünkü Anadolu’da Şahmaran’ın kıyamet gününe kadar koruyuculuğuna, insanları kötülüklerden koruyacağına inanılır. Şahmaran duaları edilir ve şifacı yönüne dikkat çekilir. Hatta Tarsus’ta bulunan Şahmaran Hamamı’nda (Ki rivayete göre Şahmaran burada öldürülmüştür ve duvarlardaki ve göbek taşındaki kırmızılığın ondan sıçrayan kan olduğuna ve bir türlü silinmediğe değinilir.) göbek taşına uzananın şifa bulduğu, gençleştiği rivayet edilir.



Edebiyatta; Şahmaran, Tomris UYAR (Şahmaran Hikayesi), Murathan MUNGAN (Cenk Hikayeleri / Şahmaran’ın Bacakları), Hilmi YAVUZ (Kuyu), Sennur SEZER (Şahmaran), Erhan BENER (Şahmeran Öyküsü), İsmail BÜYÜKTAŞ ( Şahmaran ve Hatemtay Hikayeleri), Luigi MALERBA ( İçimdeki Şahmaran), Muhsine Helimoğlu YAVUZ, Yücel FEYZİOĞLU ( Cırttan ile Şahmaran Kızı) gibi bazı yazarlar tarafından incelenmiş ve konu edilmiş Şahmaran, Halk sanatında önemli bir yer bulmuştur. Mehmet Ali KATRANCI, Hepsi Hikaye, Ebu Burak, Aynur OCAK; Günümüz Çağdaş Sanatçılarından Balkan Naci İSLİMYELİ, Serpil AKYIL, Ozan OGANER sergide Şahmaran yorumları ile yer alan isimlerden yalnızca bazılarıdır…
Müzisyen Gökhan TANACI, bu sergi için Şahmaran müziği besteledi.
Sergi paralelinde film ve belgesel gösterimleri, Şehir Tiyatroları’nın Şahmaran oyunu, edebiyat ve halk hikayeleri paralelinde çeşitli panel ve söyleşilerin düzenleneceği hikayenin devamını bu “ŞAHMARAN” sergisinde okuyabilir, hissedebilir, izleyebilir ya da duyabilirsiniz.

"DÜŞ YA DA GERÇEK" ŞAH - I MARAN

Yolu Şahmaran ile kesişenler:
Balkan Naci İSLİMYELİ, Serpil AKYIL, Erol DENEÇ, Yavuz KILIÇER, Hüseyin IŞIK, Ali Asker BAL, Süreyya OSKAY, Fatih ÖZKAFA, Ozan OGANER, Ümitcan GÖREN, Gökhan TANACI, Ali Can MEYDAN, Raziye KUBAT, Cem KIZILTUĞ, Orçun İLTER, Filiz SÜNNETÇİOĞLU, Mehmet AKKAYA, Fırat BİNGÖL, Fatma ŞAN

Camaltı ve Kumaş Boyama Örnekleri:
Nasra Şimmes HİNDİ (Nasra Teyze), Mehmet Ali KATRANCI, Aynur OCAK, Yaşar YUNUS, Hasan ÖZCAN,Sabri, Nuray GENCEL, Emine YEDİKUVVET, Ümit BAYKAL, Mehlika BAS, Ayşegül KAYA (Hepsi Hikaye),Tacettin TOPARLI (Ebu Burak)


http://www.evrensel.net/news.php?id=36766









8 Ekim 2012 Pazartesi

BRAND IT!


                         



Tarihsel bir süreçte fikir eseri üretmenin iç dinamiklerine yerleşmiş olan; izleyen ve sorgulayan tüm yapıları saf dışı ederek, gerçekte, yalnızca ETİKETLERİN sanatı tanımlayıp; dönemi içerisindeki yerini ve değerini belirleyebileceği yanılgısının, günümüzün değer yargılarıyla doğru orantılı olarak, inatla akıllara yerleştirilmeye çalışıldığı "MAL"ların dünyasında "markalaşmak" (branding-damgalamak) sanat eserini görünür/izlenebilir kılabilmenin, koşulsuz ve tek yolu olarak sunulmaktadır. 
Biz ise bu gerçek
ten hareketle hedef kitlesine ulaşamadan aksettiği somut malzemenin kalitesi, metresi ve coğrafi konumu üzerinden fiyatlandırılıp; nihayetindeyse yığınlar halinde karanlık depolarda hapsedilen "DÜŞÜNCE”nin üzerindeki bu görünmez etiketleri, görünür kılabilmek adına 12 Ekim 2012 tarihinde "rh+artgallery"de farklı disiplinlerden sanatçıların katılımıyla etiketlenip, markalaşmak üzere raflardaki yerimizi alıyoruz…

Uzun yıllardır Türkiye’nin sanat ortamında yüklendigi misyon bakımından öncü galeri olma özelligini koruyan rh+artgallery’de 12-30 Ekim 2012 tarihleri arasında"Günümüzün tüketim toplumunda sanatın ve sanatçının var olabilmek adına içineçekilmeye çalısıldıgı (markalanmak-damgalanmak) kavramlarına bir tepki olarak,farklı disiplinlerden bir çok sanatçının katılımlarıyla gerçeklesecek sanatçının ve izleyicinin olusturdugu çok sayıda etiketin eserlerin üzerine yerlestirilmesi mantıgına dayanan tepkisel ve eylemsel bir sergi hazırlanmaktadır.


İlgi Adalan 
Devrim Erbil
Ramiz Aydın
Tamer Başoğlu
Tomur Atagök
Süleyman Saim Tekcan
Ali Candaş
Oğuz Güler
Cihat Aral
Halis Başarır
Gülgün Başarır
Zahit Büyükişliyen
Fevzi Karakoç
Yücel Dönmez
Bedri Karayağmurlar
Habip Aydoğdu
Aydın Ayan
Ahmet Yeşil
Müfit İşler
Ercan Akçetin
Bedri Baykam
Reyhan Tezer
Ahmet Özel
Berna Erkün
Figen Batı
Ece Deryaoğlu
Ayça Karaca
Arzu Deveci
Hatice Türkeli
Kadir Ablak
Musa Güney
Handan Atan Günaydın
Yunus Emre Dokumacı
Erdinç Babat
Sezin Terzi
Recep Laçin
Serdal Kesgin
Eco
Abdülkerim Bozan
Fatoş Miralay
Ceyda Güler
Oya Silber
Ahu Aydemir Yüksel
İrfan Dönmez
Fırat Bingöl
Ebubekir Aydın
Emre Özçaylan
Mehmet Güzel
Medine Irak
Pınar Ceylan
Hakan Bakır
Bahar Oskay
Sevda Beder
Alpay Aksayar
Taylan Mintaş
Deniz Beşer
Ahmet Arslan
Mehmetcan Yaman
Semra Ay
Merve Turan
Ezgi Bilgin
Günsel Demirci
Itır Canan Özgenç
Filiz Kara Bilgin
Serpil Kaparkılıç
Sema Maskili


12 Ekim 2012 tarihinde "rh+artgallery






17 Eylül 2012 Pazartesi

Karma Sergi/Group Show @ HAYAKA ARTI

Gorsel Image : Esat Tekand (44A Sanat Galerisi izniyle Courtesy 44A Art Gallery)




Acilis 20 Eylul Persembe 18.00-21.00 arasi
Opening Thursday, September 20th between 6–9 pm

Galeri Saatleri Gallery Hours:
Persembe – Cuma saat 13.00–17.00 arasi
Thursday – Friday between the hours 1–5 pm
+
Tophane Art Walk:
7 Ekim 2012 'Acik Pazar' 13.00-17.00 arasi
October 7 'Open Sunday' between the hours 1-5 pm

Dilara Akay / Erman Akcay / Sevinc Altan / Rafet Arslan / Firat Bingol / Irmak Canevi / Eda Gecikmez / Dilek 
Hekimoglu / Komet / Christina Maria Kulot / Noel Morera / Argun Okumusoglu / Onston / Siir Ozbilge / Sevil Sert / 
Mark McConnell Sweeney / Aziz Tavil / Esat Tekand


Ilgili(siz) Alinti:
Farkli amaclarin pesinden giden, farkli yontemler kullanan sanatcilarin ayni yerde toplanmasini saglayan sey, onlarin 
cagdas zihinsel alan konusunda benzer bir sezgiden yola cikmalari, 21.yy basi kulturunu kaotik bir alan olarak, 
sanatciyi da bunun icinde bir gezgin olarak algilamalaridir. (Nicolas Bourriaud. Playlist katalogu. Paris: Palais de 
Tokyo, 2004)

(Ir)Relevant Quotation:
What makes these artists, who actually chase after different purposes by implementing various methods, gather at the 
same space is the fact that they all start off from a similar intuition concerning contemporary mental territory and 
they perceive the culture of the early 21st century as a chaotic field within which the artist is a traveller. 
(Nicolas Bourriaud. Playlist catalogue. Paris: Palais de Tokyo, 2004)


HAYAKA ARTI  Cukurcuma Caddesi No:19A Tophane

27 Mart 2012 Salı

DALGIN SULAR / MOODY WATERS








DALGIN SULAR / MOODY WATERS



Dev bir sosyal sorumluluk projesi için omuz omuza vermiş bir grup sanatçı Asfalt Art Gallery’de 29 Mart -25 Nisan tarihleri arasında izleyiciye sunulacak Dalgın Sular Sergisinde bir araya geliyor. Serginin ortak teması, İstanbul'un geçmiş karşısındaki unutkanlığı ve/veya geçmişiyle birlikte yaşama gayreti...

Sergi aynı zamanda Aralık Derneği'nde İskender Savaşır'ın çağrısıyla başlayan Dalgın Sular Projesi'nin ilk tanıtım faaliyeti. Proje birbirleriyle yakından ilişkili iki birimden, Çizgi Roman Projesi ve Eğitim Programından oluşuyor. Çizgi Roman Projesi İstanbul'un geçmişini kustuğu ama aynı zamanda şehrin kaotik hayatına gelecekten de “mutasavver” konukların katıldığı bir anlatı evreni olarak tasarlandı. Bu girişime önayak olmuş olan grup ve sanatçılar aynı zamanda, bu tür olanaklardan yoksun kalmış bölgelerde yaşayan çocuklara, Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından yetiştirilmekte olanlara ve Çocuk/ Gençlik Cezaevlerinde barındırılanlara yönelik bir eğitim programı da hazırlama sürecinde. Projenin ana hedefi bu eğitimi alan çocukların dergiye ürün vererek katılması ve onlara ileride kendilerine geçim kaynağı olabilecek bir hüner kazandırmak.

Sanatçılar:
Deniz Aktaş
Mediha Aşkın
Fırat Bingöl
Deniz Çimen
Gökhan Deniz
Çağla Göksu
Fatoş Karadağ
Nebahat Karyağdı
Komet
Raziye Kubat
Banu Muratlı


SERGİ: Dalgın Sular / Moody Waters
Proje Sahibi: İskender Savaşır
Proje Koordinatörü: Ayşe Görür
Sergi Tarihleri: 29 Mart – 25 Nisan 2012 
Açılış Kokteyli, 29 Mart Perşembe, 18.00 – 21.00, Herkesi Bekliyoruz

YER: ASFALT ART GALLERY 
Bahariye Cad. Canan Sokak
Azeri Apt. No:51/-1
Kadıköy/İstanbul
(Süreyya Operası arka sokağı)


4 Mart 2012 Pazar

"Dalgın sular"


Sanatçılar:
Deniz Aktaş
Mediha Aşkın
Fırat Bingöl
Deniz Çimen
Gökhan Deniz
Çağla Göksu
Fatoş Karadağ
Komet
Raziye Kubat
Banu Muratlı

Proje: İskender Savaşır
Proje Koordinatörü: Ayşe Görür

8 Mart-23 Mart 2012
8 Mart 18:00- 21:00

Atölye Ren, Akkavak Sokak ardı 20apt No:34 kat: 2 Daire 3 Nışantaşı




Dalgın Sular Projesi

Proje, birbirleriyle yakından ilişkili iki birimden, Çizgi Roman Projesi ve Eğitim Programından oluşuyor.

Çizgi Roman Projesi

İçerik… Bu projede açıkça Yahya Kemal’den esinlenerek “dalgın sular” diye adlandırılmış bir “anlatı evreni” resim ve öykülerle var edilmeye çalışılacaktır. Bu evrende Haliç’in dibi taranırken meydana gelen ve hiçbir zaman ne olduğu tam açıklanmayan bir nedenden ötürü bir dizi olay yaşanmaya başlar. İlkönce “halüsinasyon”, “gaipten sesler duyma” gibi psikopatoloji vakaları olduğu sanılan şeylerin, kısa sürede öyle olmadıkları, Haliç’in İstanbul’un geçmişini “kusmakta” olduğu anlaşılacak, İstanbul tamamen geçmişiyle iç içe geçmiş bir hayat sürmeye başlayacaktır.

Kişiler için olsun, toplumlar için olsun geçmiş ile barışmanın önemi, barışık olmamaktan ötürü yaşanan bedellerin nitelik ve ölçeği hakkında, özellikle bizim toplumumuzda zengin bir tecrübe birikimine sahip olduğumuzdan, neden böyle bir anlatı evrenini seçtiğimizi daha fazla gerekçelendirmeye çalışmayacağız. Önemli olan söz konusu evren tasarımın yeterince esnek olarak anlaşılması… Örneğin, biz evreni tasarlarken zaman boyutunu geçmişe doğru açacak şekilde düşündük ama evrenin geleceği de içerecek şekilde genişletilmesi, şehrin kaotik hayatına gelecekten de “mutasavver” konukların katılmasının önünde hiçbir engel yok.

Anlatı evreninin zenginliği, içinde yer alacak olayların, söz konusu edilecek, tartışılacak sorunların çeşitliliği, tamamen katılımcıların buluş yeteneklerine, ustalıklarına, kıvraklıklarına bağlı olacaktır.

Biçim ve çalışma tarzı… Günümüzde toplumumuzda ifade biçimlerinin en “ünlüleri” “doğu-batı” olan, “gelenekçi-Batıcı”, “laikçi- İslamcı”, “ticarî –ya da “avam­”-elit” gibi çeşitli kutuplaşmalarla malul olduğu malumdur. “Dalgın Sular Projesi” bu evrede bu konuda süregiden teorik, kavramsal tartışmalara bir yenisini eklemektense söz konusu kutupsallıkları “iş üstüne” çözmeye çalışmanın anlamlı olacağı düşüncesiyle yola çıkmıştır.

Bu doğrultuda, (Batılı anlamda) akademik sanat geleneğinden gelen bir grup ressam, Türkiye’de gelişmiş en kıvrak ve yaygın piyasada kendini kanıtlamış ifade biçimlerinden biri olan karikatür geleneğinden çizerler, bilgisayar ortamını estetik doğrultuda kullanan grafikerler, konuyla ilgilenen yazarlarla bir araya gelerek bir karşılıklı eğitim ve ortak üretim süreci örgütleyecekler.
Girişim, Mart başında Atölye galerisinde açılacak bir ortak sergiyle duyurulacak ve ilgilenenler aynı galeride ve Aralık Derneği’nde düzenlenecek kurslara davet edilecek. Sürecin bir kakafoniye dönüşme riski elbette mevcut ama­—özellikle nihaî ürünün bir “yamalı bohça” olmanın ötesine geçmeyebileceğinden ürkülmediği sürece— hem dergi, ansiklopedi ve kültür merkezi yöneticisi ve  psikoterapist olarak tecrübelerimiz, hem de şimdiye kadar sürdürdüğümüz ön temaslarda aldığımız tepkiler, sürecin anlamlı bir ürün verebilecek şekilde yönetilebileceğini ummamıza izin veriyor.

Öngörüde bulunmak elbette zor ama sanki bir yıllık bir çalışma bu girişimin anlamlı bir ürün verebilip veremeyeceğini sınamak için uygun bir süreymiş gibi duruyor.

Eğitim Programı

Bu girişime önayak olmuş olan grup aynı zamanda, bu tür olanaklardan yoksun kalmış ve belediyeler üzerinden ulaşılabilecek çevre (varoş, gecekondu) bölgelerde yaşayan çocuklara, Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından yetiştirilmekte olanlara ve Çocuk Cezaevlerinde tutulanlarla yönelik, tamamen modüler olarak tasarlanmış bir eğitim programı da hazırlama sürecindedir.

Bu program elbette bir yanıyla sosyal bir sorumluluğu yerine getirmek gibi bir saikten kaynaklanıyor. Ama onun ötesinde, şu ya da bu nedenden ötürü dışlanmış, yoksun bırakılmış çocukların, özellikle de suçlu çocukların, o güne kadar yıkıcı, anti-sosyal doğrultularda ifade bulmuş enerjilerinin uygun bir şekilde kanalize edildiklerinde, önümüze çok yeni ufuklar açabileceğine dair, hem dünya sanat ve edebiyat tarihinden, hem kişisel tecrübelerimizden kaynaklanan bazı sezgilerimiz var. Bu yüzden projenin iki ayağı, Çizgi Roman Projesi ve Eğitim Programları arasında bir sinerji yaratacak şekilde çeşitli köprüler kurulması da tasarlanıyor. (Bu köprülerin  neler olabileceğine dair somut bazı fikirlerimiz var ama bu somutluk düzeyindeki örnekler üzerinde durmanın yeri herhalde böyle bir teklif değil.)

Eğitim programları üç paralel kanaldan akan seminer dizileri ve atölyelerden oluşacak. Bunların ayrıntılı içerikleri elbette seminer ve atölye sorumluları tarafından tasarlanacağından, burada ana başlıkları vermekle yetiniyoruz.

Teorik seminerler. Klasik ama uygulamaya yönelik bir sanat tarihi anlatısıyla başlayacak bu seminerlerin, daha sonra popüler sanat, ticarî sanat, çizgi roman dünyası, İstanbul, hatta belirli yörelerin, mahallelerin tarihi doğrultusunda geliştirilmesi düşünülüyor.

Akademik Hünerler.  Bu kanalda açılacak atölyeler, temel klasik akademik eğitimde edindirilmesi hedeflenen, desen, perspektif bilgisi, kompozisyon gibi hüneleri edindirmeye yönelik çalışmalarla başlayacak. Ama hemen ardından (kompozisyona geçmeden) bu gruba, hat sanatı ve minyatür gibi İslam geleneğinin özgün biçimlerini öğretmeye yönelik atölyeler eklenecek.

Bilgisayarlı Grafik Hünerleri. Bu kanalda, FreeHand, Photoshop, CAD gibi çeşitli temel bilgisayarlı grafik programlarının kullanımı öğretilecek. Atölyelere eşlik eden teorik seminerlerde ya da bilfiil atölyenin kendi bünyesinde dijital sanat örnekleri tanıtılacak ve dijital estetiğin çeşitli sorunları tartışılacak.

Yukarıda da belirtildiği gibi çalışma programlarının ayrıntıları, bunlardan sorumlu olacak kişiler tarafından düzenlenecek.  Ancak tek tek bütün birimler tamamen modüler bir anlayışla düzenlenecek. Yani, her ne kadar, birimlerin kendi içinde birbirlerini izleyen bir iç mantığı olsa da, tek bir faaliyete katılmış bir öğrenci de, buradan temel bir hüneri (diyelim, desen çizebilmeyi ya da temel sanat tarihi bilgisini) edinmiş olarak ayrılabilecek. Diğer yandan, desen yeteneğine güvenen (ve eğitmen tarafından da yeterli bulunan) bir öğrenci, “alt kursları” atlayarak daha ileri bir kursa katılabilecek.

Çalışma Tarzı. Açık ortamlarda (semt konakları, Belediye Eğitim Merkezleri vs ***bunlara bugünlerde ne dendiğine bakılması lazım) seminer ve atölyelerin 2, en fazla 3 aylık faaliyetler şeklinde düzenlenmesi öngörülüyor. (Geçmiş tecrübe, daha uzun süreli faaliyetler öğrencilerin motivasyon ve ilgilerinin diri tutulmasının çok güç olduğunu gösteriyor.)

Çocuk Esirgeme Kurumu’nda sürdürülecek faaliyet için ise, dışarıdan gelerek seminer verecek, atölye düzenleyecek arkadaşların yanı sıra, tercihan sanat terapisi formasyonu da olan bir elemanın düzenli olarak “full-time” kurum içinde bulunması, eğitimden alınacak verimi olağanüstü derecede derinleştirecektir.