31 Ekim 2022 Pazartesi

“Akışın Tanığı”

“Akışın Tanığı” Politik, ekonomik, kültürel ve ekolojik yıkımın yarattığı parçalanmış bir dünyada, doğa ve öznenin tüketilip yeniden inşa edildiği bir çağda “Sanat”, insanın, dünya üzerindeki yerinin yerinden edilmesine karşı sözünü hafızaya alıyor. Günümüz sanatı, bir bilgi üretim ve paylaşım alanı olarak işlev görüyor. Aynı zamanda etkili bir enerji aktarıcı olan sanat, bu işlevleriyle kültürümüzü oluşturan spritüal akışın yanı sıra entelektüel akışı da ileten bir araca dönüşüyor. 1902 yılında inşa edilmiş olan Cendere Su Pompa İstasyonu’nun hem mimarisi hem de tarihsel belleği geleceğin sanatına dair bir evren oluşturabilir... Çünkü tıpkı “Su” gibi sanat da yaşamın kaynağı, canlılığın ve varoluşun temeli, iyileşmenin ve arınmanın aracıdır. İçinde barındırdıkları ve gizledikleriyle, görünür ve görünmez titreşimleriyle dalgalanan düşünce, hayal gücü, yaratıcılık formları ve bunun yansımalarıdır. Suyun sonsuz akışı, mitolojide, kültlerde, teolojide, felsefede, edebiyatta ve sanatta güçlü bir alegori olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde iktidarın, savaşın, göçün ve ekolojik yıkımın neden olduğu tahribatı da çağrıştıran bu kavram, doğanın dinamizmi ile birlikte kültürün kalıcı değişimini de ifade ediyor. Su, insanlığa olduğu kadar doğaya da yön veriyor. Bu nedenle suyun akışı, çağlar boyunca dünyamızdaki sürekli değişim durumunu tanımlayan bir metafor olarak ortaya çıkıyor. Günümüz sanatçıları da suya, gerçekçi, mesafeli, eleştirel, düşsel ya da şiirsel olarak imgeleri aracılığıyla yerleşiyor. Günümüzde hayatın akışına tanıklık etmek çok fazla dikkat gerektiren ve hatta dikkat dağıtıcı bir eylem olarak karşımızda duruyor. Bilgi akışı, hatıraların akışı, zamanın akışı, trafik akışı, ticaret akışı, enerji akışı ve sorumluluklarımızın akışı içinde bireyler kendilerini bu baloncuklar içinde ve sanki güçlü bir su akıntısı tarafından taşınıyormuş gibi yüzer gezerken bulabiliyor. Çoğu sanatçı, bir sanat eseri yaratma sürecinde bir fark yaratmak üzere enerji dolu bir odaklanma, kendini tam anlamıyla verme ve keyif duygusuna dalmış bir süreç içinde bir akış haline girer. Bu aynı zamanda “başka bir yerde oluş” olarak da bilinir. Acaba akışa tanıklık ederek neler keşfedebiliriz? Endişeler, kederli düşünceler ve üzgün hayal kırıklıkları olmadan zamanda akıyormuş gibi hissettiğimiz o değerli küçücük anlar nelerden oluşuyor? Yaşlı ve bilge bir çınar, manzara resimlerine odaklanan bir yapay zekâ veya Boğaz'ın minik bir deniz organizması gibi insan olmayan varlıklarla farklı bakış açıları ve çeşitli yaşam akışlarına tanıklık etmenin yollarını öğrenebilir ve unutabilir miyiz? Aynı anda hem kök salmak hem suyun akışına kapılıp köksüzlüğe yol almak mümkün müdür? Merkezsiz, akışkan ve ortak bir dünya yaratabilir miyiz? “Akışın Tanığı” başlığındaki sergi, sanatçıların fiziksel, bilişsel ya da düşsel mekanları kendilerine ait kılma girişimini, mesken olarak suya yerleşen imgeler aracılığıyla açığa çıkarmayı hedefliyor. “Akışın Tanığı” ifadesi hem güncel sanatın hem de günümüz yaşamının gözden geçirilmesinde bir referans işlevinde kullanılıyor. Serginin sanatçıları, toplumumuzu şekillendiren akıntının gücünü eleştirel bir biçimde ortaya koyuyor. Bu güçlü akıntı, pervanelerden akıp giderken aynı zamanda yaşadığımız mega şehrin sokaklarına karışıyor. “Akışın Tanığı” sergisi, birlikte var olabileceğimiz, deneyimleyebileceğimiz, öğrenebileceğimiz ve akış deneyimini hatırlayabileceğimiz bir çağrı. İstanbul'daki kentsel değişimin şiirsel, mimari, tekno-bilimsel, mitolojik, politik, ekolojik ve felsefi yönlerine odaklanan davetli sanatçılar ve araştırmacılar, yaşamı belki de daha mutlu, güçlü ve anlamlı kılmak için geçici bir özerk bölge yaratıyor. Derya Yücel, Ebru Yetişin, Marcus Graf Elçin Acun,Uğur Cinel,Yasemin Özcan,Çağrı Saray,Volkan Aslan,Pınar Öğrenci,Burçak Bingöl,İrem Tok,Gözde Mimiko Türkkan,Onur Mansız,Gülçin Aksoy,Fırat Bingöl,Elmas Deniz,Dilara Akay,Gizem Renklidağ,Silvia Bener,Genco Gülan,Alper Aydın,Ebru Döşekçi,Gülhatun Yıldırım

10 Eylül 2022 Cumartesi

Loading Contemporary İstanbul,da 17. edisyonu

Loading bu sene Contemporary İstanbul 17. edisyonunda arşivinden bir seçki ile İstanbul’daki takipçileriyle buluşmaktan memnuniyet duyar. Sanatçılar: Sedat Akdoğan, Ateş Alpar, Newroz Azizoğlu, Fırat Bingöl, Murat Bingöl, Dilan Bozyel, Fatma Çelik, Feyzi Çelikten, Şahin Çelikten, Sipan Dündar, Aşkın Ercan, Hayri Esmer, Siya Fatih Gürbüz, Özgül Kahraman, Erdoğan Kaplan, Yonca Karakaş, Leyla Keskin, Kadri Kurt, Zülküf Mavlay, Uğur Orhan, Mehmet Öğüt, Nadan Özcan, Bedran Tekin, Abdo Yalçınkaya, Mehmet Yazıgan, Tersane İstanbul Stand No:T8-17

28 Mayıs 2022 Cumartesi

“VINCENT VAN GOGH İLE ZEYTİN AĞACININ GÖLGESİNDE”



 55X70 kağıt üzerine mürekkep kalem. 2022 Fırat Bingöl


“VINCENT VAN GOGH İLE ZEYTİN AĞACININ GÖLGESİNDE”                            

 24 Mayıs - 25 Haziran   Açılış: 24 Mayıs (Salı), Saat: 17.00   Küçükçekmece Belediyesi Atakent Kültür ve Sanat Merkezi       

VINCENT VAN GOGH İLE BİRLİKTE ZEYTİN AĞAÇLARI GÖLGESİNDE;   Orhan ALKAYA Seren Ceren ASYALI Elif AYDEMİR Nazan AZERİ Fırat BİNGÖL Pınar BORA Burçin ERDİ Serhat GÖKÇAYLAR Deniz GÖKDUMAN Devabil KARA Serdal KESGİN Gülen KESOVA Hasan Hüseyin NAS Tülin ONAT Deniz PİRECİ Şevket SÖNMEZ Melihat TÜZÜN  


 “Herkese aidim ve kimseye ait değilim, siz gelmeden öncede buradaydım, siz gittikten sonrada burada olacağım.” Homeros   Küçükçekmece Belediyesi, Uluslararası Masal Festivali kapsamında önemli bir projeye imza atıyor. Ana teması “ağaç” olarak belirlenen masal festivali kapsamında zeytin ağaçlarının yağmalanması üzerine “zeytin ağaçları” başlıklı özel bir sergi projesi hazırladı.


Hiçbir ağaç, insanlık tarihinde zeytin ağacı kadar kutsal kabul edilmemiş ve üstüne bu kadar efsane yaratılmamıştır. Mitolojilerde zeytin ağacı, zeytin ve zeytinyağına dair çok sayıda hikaye anlatılır. Bütün kutsal kitaplar zeytin ağacının bolluğu, adaleti temsil etmesini, sağlığın, refahın, bilgeliğin, aklın ve barışmanın sembolü olduğuna değinir ve insanlık için zeytinin önemini vurgular “İncire ve Zeytine ant olsun” diye başlar Kur’an’da Tin Suresi. 

Modern sanatın en büyük isimlerinden Vincent van Gogh doğayla barışık biriydi. Tarlaları, ağaçları, köylüleri sıklıkla resmetti. Ama en çok zeytin ağaçlarıydı tuvaline aktardıkları. 

“Efsaneye göre Havva ile birlikte yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulan Adem, Tanrı’dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını diler. Oğlu Şit’i cennet bahçesine gitmesi için görevlendirir. Cennet bahçesinin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine ona üç tohum verir. Melek, bu tohumları babası Adem öldüğünde onu toprağa gömmeden ağzına yerleştirilmesi gerektiğini söyler. Adem kısa süre sonra ölünce, Hebron Vadisi’ne gömülürken ağzına bu üç tohum konulur ve gömüldüğü yerde üç ağaç yeşerir; zeytin, sedir ve servi. Bu ağaçlar Tanrı ve insan arasında barışı sağlamıştır.”
 
Van Gogh’un intihar etmeden kısa bir süre önce çalışmış olduğu 15 adet zeytin ağacı yapıtını günümüz çağdaş sanatçıları yorumladılar.


https://www.istanbultimes.com.tr/kucukcekmecevincent-van-gogh-ile-birlikte-zeytin-agaclari-golgesinde-aksmde-h52746.html